Tehditler’ başlıklı rapor, Türkiye ve dünya genelinde koronavirüs aşı geliştirme çalışmalarına ilişkin yapılan tespit ve araştırmalardan elde edilen verilerin STM’deki siber tehdit füzyon merkezinde incelenerek analiz edilmesiyle hazırlandı.
Raporda, dünya çapında 880 binden fazla kişinin ölümüne neden olan koronavirüse karşı 155’ten fazla kurum, özel şirket, üniversitenin aşı geliştirme aşamasında olduğuna dikkat çekildi. Bazı aşıların, insanları hasta etmeden bir bağışıklık tepkisi oluşturmak için koronavirüsü taklit edecek başka bir yaygın virüsü değiştirerek çalıştığı, Oxford ve AstraZeneca’nın araştırmasının, koronavirüsü taklit eden bir patojene dayandığına işaret edildi. Rusya Sağlık Bakanlığı’nın da, bu patojeni taklit edecek bir aşı üzerinde çalıştığı, ancak testlerin Oxford araştırmacıları kadar ileri düzeyde olmadığına vurgu yapıldı.
Raporda, Amerikan, İngiliz ve Kanada hükümetlerinin, bilgisayar korsanlarının koronavirüs aşısı araştırmasını çalmaya çalıştıklarını iddia ettikleri hatırlatılarak, Amerika’da 2016 yılında Demokrat Parti sunucularına girme olayına da karışan bir bilgisayar korsanının üniversitelerden, şirketlerden ve diğer sağlık kuruluşlarından aşılar hakkında istihbarat çalmaya çalıştığı ve APT29 (Cozy Bear) olarak bilinen tehdit aktör grubunun, koronavirüs salgınının yarattığı kaostan yararlanmaya çalıştığı iddiasına yer verildi. Raporda, “Amerikan istihbarat yetkililerinin, grubun diğer ülkelerin çabalarını sabote etmek değil, kendi aşılarını daha hızlı geliştirmek için araştırmaları çalmayı hedeflediklerini belirtirken, siber güvenlik uzmanları, küresel halk sağlığına kastın az olduğunu dile getirmektedir” denildi.
Cozy Bear tehdit aktör grubunun, kötü amaçlı yazılım kullanarak aşı geliştirmekte olan devlet ve ona bağlı kuruluşları hedef aldığına işaret edilerek, “Saldırının kurum çalışanlarının parolalarını ve diğer kimlik bilgilerini ele geçirmek için kandırmaya yönelik sahte e-postalar göndererek (phishing ve spear phishing) aşı araştırmasına ve tıbbi tedarik zinciriyle ilgili bilgilere erişim sağlamak için yapıldığı düşünülmektedir. Bunlara ek olarak Cozy Bear grubunun elinde bulunan belli başlı statik IP’lere zafiyet taraması yaptığı ve bulduğu açıklıkları sömürme çalışmaları yaptığı da görülmüştür. Saldırıların gönderilen sahte e-posta ve zafiyet sömürülerinden sonra saldırganlar tarafından ele geçirildikleri düşünülen parolalar ile ilgili kuruluşların ağlarına sızılarak ‘WellMess’ ve ‘WellMail’ zararlılarının çalıştırılması şeklinde gerçekleştirildiği değerlendirilmiştir. Söz konusu zararlıların içinde bulundurdukları zararlı kodlar ile uzaktan komut çalıştırma yeteneğine, veri alma ve gönderebilme yeteneğine ve elde ettiği bilgileri komuta kontrol sunucusuna gönderme yeteneğine sahip olduğu görülmüştür” ifadeleri kullanıldı.
Cozy Bear tehdit aktör grubunun hedefinde İngiltere’de Oxford Üniversitesi ve aşı üzerinde ortaklaşa çalışan AstraZeneca şirketinin de olduğuna dikkat çekildi. Araştırmacıların, koronavirüs aşısı geliştiren 17 şirketin maruz kaldığı siber güvenlik ihlallerini ortaya çıkartan bir çalışma ile 25 adet sistemde spam gönderimi ve anormal istekler gerçekleştirildiğini, ayrıca 17 şirketin 14’ünde sömürülmeye açık zafiyetler tespit ettiğine dikkat çekildi. Yine bu şirketlere ait 30 adet web sunucusu zafiyeti keşfedildiğine de işaret edilerek, “Bu zafiyetler sömürülerek sunuculara doğru gerçekleştirilen trafiğin izlenebilir; parola, kişisel bilgi, kurum bilgilerinin ele geçirilebilir olabileceği tespit edilmiştir” denildi.
Raporun sonuç bölümünde aşı çalışmalarında elde edilen bilgiler, formüller, çıktılar vb. daha nice verilerin saklandığı ortamların güvende tutulması gerektiğine işaret edilerek şöyle denildi:
“Yapılan araştırma aslında koronavirüs nezdinde çalışan firmalar için geçerli olsa da dünyada birçok kurumun bu ve bunlara benzer zafiyetleri bulunmaktadır. Kusurların önüne geçilmesi için şirketlerin tamamı personelini bilgi güvenliği alanında eğitime tabi tutmalı ve özellikle oltalama (phishing, spear phishing) konularında farkındalığı arttıracak eğitimler ve programlar oluşturmalıdır. Tabi buna şirketin BT departmanında çalışan kişiler de dahildir. Güvenlik duvarında yapılandırılmış yanlış bir politika ile kritik sunucu ve servisler, istenmeden de olsa internetten erişilebilir ve saldırganların hedefi haline gelebilir. Sınır güvenliğinin etkin bir şekilde sağlanması için erişim yetkileri, güvenlik cihazlarının konfigürasyonlarının kurum politikalarına göre yapılandırıldığı belli aralıklar ile test edilmelidir. Güvenlik duvarında uygulacak ağ segmentasyonu ile de kurumun ağ güvenliği arttırılmalıdır. DMZ, yönetim ağı, sunucular ve istemciler vb. ağlar oluşturularak ağ trafiği en etkin şekilde izlenmelidir.”
Belli dönemlerde yapılan sızma testlerinin yerine sürekli sızma testlerinin yaptırılması ve ortaya çıkabilecek zafiyetlerin kapatılması gerektiği belirtilerek, “Zafiyet ve yama yönetimi süreçlerinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi, bilinen zafiyetlerden dolayı kurumların maruz kalabileceği güvenlik tehditlerini de azaltacaktır. İş sürekliliğinin sağlanması için önemli sunucular ve güvenlik cihazları yüksek erişebilirlik ile çalışmalı, sunucuların sık sık yedeği alınmalı, kritik sistem ve sunucular için felaket kurtarma prosedürleri hazırlanmalı ve en önemlisi kurumun başka bir lokasyonda felaket kurtarma merkezi olmalıdır. Tabii ki kurumun bütün istemci ve sunucularına anti-virüs programlarının da yüklenmesi, bu yazılımların güncel tutulması da bilinen zararlılara karşı önemli bir savunma sağlayacaktır. Kurumun güvenlik altyapısının ve gerçekleşen olayların sürekli izlenmesi, siber tehdit istihbaratı kaynaklarının etkin kullanımı ile WellMess ve WellMail gibi zararlılardan kurumların korunması adına önemli adımlar olarak değerlendirilmektedir. Bu tedbirler ile kurumların altyapıları ve Covid-19 aşı araştırmaları gibi önemli verileri saldırganlardan çok büyük ölçekte korunabilecektir” denildi.
STM Güvenlik Müdürü Kadir Murat Biçer, siber ortam içinde kıymetli olan bilgilerin olduğu tüm ortamlara yapılan saldırılar gibi uluslararası aşı çalışmalarında da siber saldırıların olduğuna dair verilere ulaştıklarını belirtti. Biçer, “Saldırılar yapılırken daha çok yine aldatma e-postaları ile kullanıcılara ve sistem yönetim yetkileri olan onların istenilen zararlıları tıklayıp kendi makinelerine indirmeleri ve bu zararlılar ile ilgili bilgi ortamını şifreleyerek bu şifreleri, bilgileri kendi istedikleri komuta kontrol sunucularına gönderdiklerini tespit ettik. Bu saldırıların daha çok bilgiyi elde etmek ve bilgiyi kendi çıkarları, amaçlarına kullanmak için yapıldığını müşahede ettik. Saldırılar esnasında bu tarz aşı çalışmaların verileri değiştirilmiş olsaydı toplum sağlığının daha fazla etkilenme ihtimali vardı. Fakat şu anda saldırılar daha çok bilgi etmek için. Yine bu saldırılar aşı çalışmalarında gecikme meydana getirebilir ve aşı çalışmalarının sonuçlanmasını geciktirebilir” dedi.
Biçer, siber güvenliğin üç temel bacağı gizlilik, bütünlük ve erişebilirliğe dikkat çekerek, “Burada gizlilik bacağına karşı yapılan saldırılardan bahsediyoruz. Gerekli zafiyet ve risk yönetimlerinin yapılması ve bunlara karşı eğitimlerin yapılması çok önemli. Güvenlik camiasına söylemek istediğim gizli verilerini, kendileri için kıymetli verileri güvenlik altına alabilmek için belli kurallara uymaları ve siber güvenliği olay olduğu an değil olay olmadan önce önemsemelerini öneriyorum” değerlendirmesinde bulundu.