Yapılan bir araştırma, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalığı geçirenlerde oluşan koku kaybının, partnerler birbiri arasındaki ya da ebeyvenlerin çocuklarıyla olan temasında kötü etkilerinin olduğunu ortaya koydu.
York Üniversitesi’nden Ian Hamilton’un paylaştığı bulgulara göre araştırmanın katılımcıları, koku alma duyularını kaybetmelerinin ardından hafife aldıkları güven verici, tanıdık kokuların yok olması nedeniyle etrafları sevdikleri insanlarla çevriliyken dahi kendilerini oldukça yalnız hissettiklerini belirtti.
Şehvet ve cinsel uyarılmanın; dokunma, işitme, görme, tat ve koku gibi tüm duyuları kapsadığını anımsatan Hamilton’a göre araştırma, bazı insanlar öncesinde, seks öncesinde veya esnasında bir partnerin tanıdık kokusunu kaybetmenin sadece arzuyu azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda daha önce çekici gelen kokuların yerini itici kokulara bırakmasına neden olduğunu ortaya koydu.
‘Libido kırıcı’
Hamilton, duyularda Kovid-19 nedeniyle oluşan tahribatın sadece koku deneyimini ortadan kaldırmadığını, aynı zamanda yanılttığını ifade etti. Bilim insanı, “Bir zamanlar cinsel uyarımı tetikleyen şey, itici ve libido kırıcı hale gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Tat ve koku alma arasındaki ilişkin birbirine yakın olduğunu hatta çoğu zaman çakıştığını anımsatan Hamilton, “Kötü kokan yiyecek veya içeceklerden iğrenmek üzere evrimleştik. Dolayısıyla, bu evrimsel uyarının bir amaca hizmet etmesine ve gıda zehirlenmesinden kaçınmamıza yardımcı olmasının yanında, koku kaybı ne yazık ki uyarılmayı da azaltabilir” ifadelerini kullandı.
Bilim insanı, “Yiyecek ve içecek, genel manada cinsel yakınlaşmanın başlangıcıdır, bu zevklerden haz alma kabiliyeti insanın elinden alınırsa veya bozulmaya uğrarsa, zincirleme ne olacağını görmek kolaydır” dedi.
‘Cinselliğe engel teşkil eden bir hal alabilir’
Tat almanın yalnızca yemekle ilgili olmadığını ifade eden Hamilton, “Öpüşmek belli ki biraz tatma içeriyor ve bunun kesintiye uğraması halinde, zevkli olmaktan öte cinselliğe engel teşkil eden bir hal alabilir” diye kaydetti.
It’s not until you lose your sense of smell that you understand how much you’ve taken it for granted and just how many aspects of life it affects says @ian_hamilton_ in a new article for @ConversationUK https://t.co/SReq3lzqFg
— Dept Health Sciences (@HealthSciYork) October 4, 2021
Hamilton’a göre, araştırmaya katılanların bazıları, tadı iğrenç olduğu için partnerlerini öpmekten nasıl kaçındıklarını anlattılar: “Yakınlığın önemli bir parçası olmasının yanı sıra, bir partnerle onu gücendirmeden veya ilişkinin o kısmını tehlikeye atmadan konuşmak açıkçası zordur.”
‘Partnerinizin lağım gibi koktuğunu düşünüyorsanız, yakın bir ilişkiyi sürdürmek zor olacaktır’
Öte yandan bu önemli duyunun eksikliğinin, güvensizlik yarattığını ifade eden Hamilton, “Aynı şekilde, koku alma duyunuz bozuksa ve partnerinizin lağım gibi koktuğunu düşünüyorsanız, yakın bir ilişkiyi sürdürmek zor olacaktır” yorumunu yaptı.
Fakat Hamilton, araştırmanın bazı katılımcılarında durumun farklı olduğunu da söyleyerek şunları kaydetti:
“Ancak bazı katılımcılar ilişkilerinde iyileşmeler bildirdiği için, hepsi kederli ve kasvet içinde değil. Bir zamanlar itici geldikleri ya da en azından partnerlerinin kokuyu itici buldukları yerde, koku kaybı onları gerçekten özgürleştirdi. Bunun cinsellik ve samimi anlardaki rolleri konusunda kendilerini daha güvende hissetmeleri nedeniyle çekingenlik ortadan kalktı.”
‘Sağlık uzmanlarının, her türlü utangaçlığın üstesinden gelmeleri hayati önem taşıyor’
Bununla beraber “Koku kaybı çoğu insan için geçici bir belirti olacaktır” değerlendirmesini yapan Hamilton, şöyle devam etti:
“Ancak bu kaybı yaşayanların tahmini yüzde 10’u, bunun en az 6 ay sürdüğünü görecektir. Koku kaybının – cinsel veya başka türlü – ilişkiler üzerindeki etkisi, sadece hafif bir belirti değil, aynı zamanda kısa veya uzun vadede onu yaşayanlar üzerinde derin etkileri olabilecek bir belirtidir. Bu belirti ve onun etkileri, sağlık uzmanları tarafından genellikle gözden kaçırılmakta ya da önemsiz kabul edilmektedir. Yeni araştırma bunun aksini gösteriyor. Kovid’in bu belirtisi; annelik, cinsellik ve diğer bağlara karşı tehdit oluşturma kapasitesine sahip. Sağlık uzmanlarının, hastalara koku kaybının en yakın ilişkilerindeki neticeleri hakkında soru sormaya gelindiğinde her türlü utangaçlığın üstesinden gelmeleri hayati önem taşımaktadır. Eğer bunu aşmazlarsa yapmazlarsa Kovid, insanları herkesin yaşama hakkına sahip olduğu bir zevkten mahrum edebilir.”