Bazen, yapmamız gereken işler olduğu halde tembellik yapmaya devam ederiz. Bazen de yapacak bir işimiz olmadığı için tembellik yapmayı seçeriz.
Ancak bu genel tembellik hali günlerce (hatta haftalarca) sürdüğünde kendinize şu soruyu sormaya başlarsınız: Depresyonda mıyım yoksa tembel miyim?
Genel olarak, tembelliğe olumsuz çağrışımlar yükleme eğilimindeyiz. Önemsiz faaliyetlerde boşta kalan veya zamanını boşa harcayan birini gördüğümüzde veya duyduğumuzda, hemen onun hiçbir hedefi ve geleceği olmayan tembel bir insan olduğunu varsayıyoruz.
Ama gördüğümüz ve ‘tembellik’ olarak nitelendirdiğimiz tutum, çok daha ciddi ve karmaşık bir şeyin sonucu olabilir.
“Depresyonda Değilsiniz, Tembelsiniz”
Bu vesileyle tembelliğin neden her zaman dikkatsizlik ve plansızlıktan kaynaklanmadığına biraz ışık tutmak istiyorum.
Depresyonla mücadele eden kişilerin motivasyon eksikliği, çaresizlik duyguları ve hayata genel olarak karamsar bir bakış açısıyla mücadele ettikleri düşünüldüğünde, günün büyük bir kısmını genellikle “boşta” geçirirler.
Depresyonun o kadar şiddetligeçtiği zamanlar vardır ki yataktan kalkmak ve kendinize yiyecek bir şeyler yapmak için zar zor enerjiniz olur.
Dışarıdan bakıldığında bu tavır tembellik gibi görünebilir ama depresyonda olan kişiler içten içe umutsuzluk ve duygusal acıyla baş başa kalırlar.
Uzun lafın kısası, birini ‘tembel’ olarak etiketlemeden önce,neden bu şekilde davrandığını öğrenmeyi denemelisiniz. Görünürdeki amaç ve yön eksikliğinin ardında dikkatsizlikten daha fazlasının olduğunu keşfetmek sizi şaşırtabilir.
Depresyonda mıyım, Tembel miyim?
Bazen, depresyon ve tembellik arasında net bir çizgi belirlemek zordur.
Depresyonun çok çeşitli bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkileri kapsadığı göz önüne alındığında, bunları karşılaştırmak daha da zordur. Aynı zamanda tembellik, insanların çeşitli nedenlerle gösterebilecekleri bir tavırdır.
Bence bu ikilemle mücadele ediyorsanız yapabileceğiniz ilk (ve en iyi) şey kendinize daha yakından bakmaktır.
Sıkışmış ve kafanız karışmış gibi hissettiğinizde, bu durumdan kurtulmanın tek yolu kendinizi düşünmekten geçer.
Tembellik, özel ve profesyonel yaşamınızı nasıl etkiler?
Günde kaç saatinizi hiçbir şey yapmadan geçiriyorsunuz?
Birileri hiç (arkadaş, eş, aile üyesi) çok tembel olduğunuzdan şikâyet etti mi?
Tembellik, çöpü dışarı atmak, market alışverişi yapmak veya faturaları ödemek gibi temel ev işlerini ihmal etmenize neden oluyor mu?
Tembellik, verimli bir günün ardından kendinize verdiğiniz küçük bir zevk mi yoksa rahatsız edici duygulardan kaçınmanın bir yolu mu?
Daha az tembel olsaydınız hayatınız ne kadar farklı olurdu?
Tembelliğin bir sorun olup olmadığını belirlemek için, bu tutumun günlük yaşamınızı nasıl etkilediğine bakmanız gerekir.
Tembellik Depresyona Yol Açtığında
Tembelliğin depresyona nasıl yol açtığını anlamak istiyorsak, bu duruma biraz farklı bir açıdan bakmamız gerekiyor.
Depresyon denilince aklımıza genellikle hüzünlü, karamsar, hiçbir şeyden keyif almayan, hayata karamsar bakan bir insan gelir ama bu her zaman böyle değildir.
Bazen, depresyon tipik olmayan bir şekilde gelişir ve geleneksel tanı ölçütlerini kullanarak tespit etmek zorlaşır.
Uzmanlar buna ‘maskeli depresyon (örtülü, gizli)’ diyor çünkü kolaylıkla tıbbi durumlarla karıştırılabilecek somatik semptomların arkasına saklanıyor.
Genel bir fiziksel baskı ve yorgunluk hissi yaratan sırt ağrısı, baş ağrısı ve gluteal kasların ağrıması gibi durumlar örnek olarak verilebilir.
Bu durumlarla karşılaştığınızda, gününüzü kendinizi fazla yormadan minimum düzeyde çalışarak veya daha verimli olabilmek için ağrınızın geçmesini bekleyerek geçirmeniz daha olasıdır.
Bu duyguya ne kadar çok boyun eğerseniz ve rahatlamak için yapmanız gerekenleri ne kadar ertelerseniz, çaresizlik duygunuza o kadar çok katkıda bulunmuş olursunuz. Böylelikle geçirmiş olduğunuz kötü bir gün kötü bir haftaya ve hatta kötü bir aya dönüşebilir. Siz farkında bile olmadan rahatlık adı altında bir tembellik durumuna sürüklenebilirsiniz.
Ancak en acı verici kısım, görünürdeki motivasyon ve enerji eksikliğinizin arkasında çok daha ‘karanlık’ bir şey olduğunu fark etseniz bile, mutlu ve üretken benliğinizi kurtarmak (veya keşfetmek) için hatırı sayılır miktarda çaba harcamanız gerekecek.
İçinde bulunduğunuz motivasyon ve enerji eksikliğinizin arkasında çok daha ciddi bir durum olduğunu fark etseniz bile, bu durumdan kurtulmak ve mutlu, üretken, verimli benliğinizi kurtarmak için çok fazla çaba harcamanız gerekecek. Bunu moralinizi bozmak için söylemiyorum. Neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamanıza, gerçekçi hedefler belirlemenize ve küçük adımlardan büyük adımlara doğru ilerleme yaklaşımını benimsemenize yardımcı olmak için söylüyorum.
Depresyonun 10 Belirtisi
Bilişsel bir perspektiften bakıldığında, depresyon, hayatın sizi şaşırtabileceği herhangi olumlu bir deneyimi gölgede bırakan durumlara karşı olumsuz bir bakış açısı getirir.
Ayrıca, bu durumla ilişkili olumsuz düşünceler ve mantıksız yorumlara, üzüntü, sinirlilik, boşlukta hissetme, hayal kırıklığı, umutsuzluk, kaygı, kararsızlık, suçluluk ve özgüven kaybı eşlik eder.
Bu bakış açısına tutunduğunuzda, daha iyi bir gelecek için tüm umudunuzu kaybetmeye başlarsınız ve bununla birlikte geleceğin artık fırsatlar sunmadığını düşünüyorsanız, neden denemekle uğraşasınız ki?
Gelin bu belirtileri birlikte inceleyelim ve depresyonun kişisel ve profesyonel yaşamınızı nasıl etkilediğini daha iyi anlayalım.
Acı çekiyorsunuz.
Sadece duygusal acı değil, aynı zamanda fiziksel acı da çekiyorsunuz.
Daha önce de belirttiğim gibi, depresyon genellikle somatik düzeyde kendini gösteren tipik olmayan yani standart dışı biçimler de alabilir.
Baş ağrısı ve mide bulantısından sırt ağrısına ve hatta sindirim sorunlarına kadar, tıbbi bir durumun neden olmadığı uzun süreli fiziksel rahatsızlık depresyonun varlığını gösterebilir.
Öfkeli ve kırgınsınız.
En ufak bir talihsiz olay sizi öfke patlamasının eşiğine getiriyorsa ya da kasvetli ve acılı olmak günlük ruh haliniz haline geldiyse, depresyonla mücadele ediyor olabilirsiniz.
Uzmanlar, depresyonla uğraşan insanların yaklaşık %50’sinin günün çoğunda kızgın, stresli ve huysuz hissettiğini tahmin ediyor.
Giysileriniz artık küçük geliyor.
Depresyondayken, yemek yemek belki de sizi rahatlatabilir.
Duygusal yeme, kısa bir memnuniyet duygusu yaratan serotonininizi artırabilse de, zamanla utanç ve suçluluk duygularının eşlik ettiği ekstra kilolara dönüşecektir.
Duygusal boşluktan dolayı yemek yemeye yönelmek sizi kısa süreliğine rahatlatsa da bu durum zamanla utanç ve suçluluk duygularının eşlik ettiği kilo alma problemlerine dönüşebilir.
Depresyonda olan kişilerin iştahsızlık nedeniyle kilo verdiği durumlar da vardır.
Madde bağımlılıklarınız kontrolden çıkıyor.
Eğlence amaçlı içki veya sigara içmek normal karşılansa da, akşamları standart olarak aldığınız veya kullandığınız içki ve sigaralar artık size yeterli gelmiyorsa, kötü bir gün olarak adlandırdığınız durumdan daha fazlasıyla karşı karşıya olabilirsiniz.
Tıpkı duygusal yeme gibi, alkol ve madde kötüye kullanımı da geçici bir yatıştırıcı etkiye sahip olabilir ve sizi hayatınızın acı veren yönlerinden uzak tutar.
Tıpkı duygusal boşlukta hissettiğiniz için yemek yiyerek rahatlama hissiyatına kapıldığınız gibi, alkol ve madde kötüye kullanımı da geçici bir yatıştırıcı etkiye sahip olabilir. Sizi hayatınızdaki sorunlardan acı veren yönlerden uzak tutuyor olabilir.
Hiçbir şey hissetmiyorsunuz.
İşe gitmek, spor salonuna gitmek, biriyle buluşmak ya da lezzetli bir kahvaltının tadını çıkarmak olsun, her birimizin sabahları yataktan kalkmak için bir nedeni var.
Hepimizin sabahları yataktan kalkmak için işe gitmek, spor salonuna gitmek, birileriyle buluşmak ya da güzel bir kahvaltı yapmak gibi nedenleri vardır.
Bu faaliyetler size herhangi bir neşe, heyecan ya da memnuniyet getirmiyorsa, motivasyonsuz hissedersiniz ve yatmak tek huzur ve rahatlık kaynağınız olur.
Tecrübelerime göre, bu muhtemelen depresif dönemlere eşlik edebilecek en kötü semptomdur. Dürüst olmak gerekirse, hissizlik (hiçbir şey hissetmeme) yerine acı çekmeyi, hayal kırıklığına uğramış olmayı seçerdim.
Mutluluk veren olaylar ya da üzücü olaylar karşısında herhangi bir tepkiniz olmuyorsa (gülmek, ağlamak vb.) bu olayların sizde bıraktığı izlere karşı kayıtsız kalıyorsanız depresyonla uğraşıyor olabilirsiniz.
Çoğu zaman hayal kuruyorsunuz.
Günde kaç saatinizi daha iyi, daha mutlu bir hayata sahip olabilmek için çaba sarf etmek yerine daha güzel bir hayat sürmeyi hayal ederek geçirdiğinizi hiç merak ettiniz mi?
Hayal gücünüzü genişletmek, hayaller kurmak normal olarak karşılansa da, gerçeklikten kopuk olarak hayal dünyasında çok fazla vakit geçirmek depresyon veya travma belirtisi olabilir.
Uzmanlar bunu ‘uyumsuz hayal kurma’ olarak adlandırıyor, gerçeklikten kaçma ve anlık bir tatmin duygusu yaratan fanteziler kurma eğilimi.
Sosyal medyaya ara veremezsiniz.
Sosyal medya da tıpkı hayal kurmak gibi sizi gerçeklikten uzaklaştırıyor. Acılarınızı, stresinizi, depresyonun sizde bıraktığı etkileri sizden uzaklaştırarak sanal dünyaya geçiriyor. Sanal dünyada sizlere duygusal acılarla uğraşmak zorunda olmadığınız, sorunlarla yüzleşmek ve bu sorunlara çözüm getirmek zorunda olmadığınız alternatif bir gerçeklik sunuyor.
Sosyal medyada gezinmek size çok ihtiyaç duyulan bir rahatlama duygusu verse de, uzun süreli etkileri yıkıcı olabiliyor. Mevcut analizler, sosyal medya kullanımının artan depresyonla ilişkili olduğunu göstermektedir.
Sosyal medyada başkalarının mükemmel hayatlarına bakmak için ne kadar çok zaman harcarsanız, kendi hayatınız hakkında o kadar kötü hissedebilirsiniz.
Bir türlü karar veremezsiniz.
Motivasyon eksikliğiniz ve hiçbir şeyden keyif alamamanız, sizi verilmesi kolay olan kararların bile çok zor kararlarmış gibi hissettirmesine sebep olur. Kendinize olan güveninizi kaybettiğinizde de yaptığınız seçimlerin sorumluluğunu almaktan kaçabilirsiniz.
Karar vermeyi bıraktığınız ya da karar vermekten kaçınmaya başladığınız an, hayatınızı iyi ya da kötü hiçbir şeyi içinde barındırmayan boş bir hale çevirirsiniz.
Artık görünüşünüze önem vermiyorsunuz.
Bir randevuya ya da bir toplantıya giderken kıyafetlerinizi özenle seçmeden dikkatsiz bir şekilde dışarıya çıkıyorsanız depresyonda olma ihtimaliniz çok yüksektir.
Kendinizle ilgilenmeye, dışarıya çıkarken hazırlanmaya vakit ayıramayacak bir hale gelirsiniz.
En üzücü durum ise, insanların sizi yargılamak için çok hızlı davranmalarıdır. İlgisizliğinizin depresyonla bir bağlantısı olup olmadığını düşünmezler ve sizi tembel olarak nitelendirirler.
Arkadaşlarınız ve aileniz sizin için endişeleniyor.
Günümüz dünyasında uzmanlar genellikle “yüksek işlevli depresyon”dan bahseder.
Kendinizi iyiymişsiniz gibi göstermek için takındığınız hareket ve tutumlar (sosyal medya, alışveriş, işkoliklik, madde kullanımı vb.) nedeniyle fark edilmesi zor olan bir depresyon türünün içinde olabilirsiniz.
Arkadaşlarınız, meslektaşlarınız veya aile üyeleriniz sizin için endişelenmeye başladığında, belki de kendinize karşı dürüst olmanın ve ciddi bir şeyle uğraşıyor olabileceğinizi düşünmenin zamanı gelmiştir.
Depresyonu Yönetmenize Yardımcı Olacak 4 Alışkanlık
Duygularınızı yaşayın, onlardan kaçmayın.
Umutsuzluk, korku, utanç, suçluluk veya kendinden nefret etme gibi acı veren duygularla bağlantıda kalmak asla kolay değildir.
Bunu yapma sebebimiz ise amacımızı ve hedeflerimizi kaybetmeden duygusal dayanıklılık oluşturmak ve depresif dönemleri atlatmaktır. Çünkü amacımızı ve hedefimizi kaybetmeden depresif dönemleri atlatmanın tek yolu duygularımızla bağlantıda olmaktan geçiyor.
Bu duygular bir nedenle ortaya çıkarlar ve incinirler. Zihninizin, bir duruma karşı dikkatli olmanız gerektiğini size bildirme şeklidir.
Deneyimlerime göre, üç uygulama duygularınızla bağlantıda kalmanıza yardımcı olabilir:
Farkındalık
Yoga
Günlük tutma
İlk başta biraz zorlansanız bile bu uygulamalar, duyguları sağlıklı ve bilinçli bir şekilde işlemenizi sağlar.
Dikkatinizi dağıtan şeyleri ve kaçınma davranışlarınızı keşfedin.
Dikkat dağıtıcı şeylerin günlük hayatımızın parçası olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Online alışverişten sosyal medyaya, televizyon programlarından video oyunlarına kadar, dikkatimizi kendimizden başka her şeye odaklayan her türlü aktiviteyle çevrilmiş durumdayız.
Bu dikkat dağıtıcı aktivitelere ulaşmak elimizin altındayken, kendimize vakit ayırmamak çok da şaşılacak bir durum değil.
Kendinizi hoş olmayan duygulardan uzaklaştırmanız, onların yok olacağı anlamına gelmez. Sadece acını ve ıstırabını erteliyorsun.
Bu aktivitelere başvurarak sizi huzursuz eden duygulardan uzaklaşmak, onların yok olacağı anlamına gelmez. Sadece bu duyguları bir süre ertelemiş olursunuz.
Başlangıç olarak, günlük rutinlerinizi ve sizi huzursuz eden duygulardan uzaklaşmak için başvurduğunuz aktiviteleri düşünmenizi tavsiye ederim.
Dikkat dağıtıcı ve kaçınma davranışlarından kurtulmadan önce daha sağlıklı alışkanlıklar oluşturmaya odaklanın.
Bunu yapmak istediğiniz için değil, ihtiyacınız olduğu için yapın.
Depresyonla ilgili temel sorunlardan biri, çöpleri dışarı atmak veya kirli çamaşırlarınızı çamaşır makinesine atmak gibi yalnızca birkaç dakikanızı alan şeylerin bile, çok yorucu gelmesidir.
Depresyonla uğraşan insanlardan aldığım en yaygın yanıtlardan biri: “Bir şeyler yapmak istiyorum ama içimden bir şey yapmak gelmiyor.”
Bunu düşünürsek, sürekli çaba gerektiren zor veya tatsız bir görevle karşılaştığımızda hepimiz bu bahaneyi kullanma eğilimindeyiz.
Geri kalanımızın aksine, depresyonu olan insanlar duygularını yönetmekte ve sonuç olarak basit görevleri yerine getirmek için gereken motivasyon miktarını yönetmekte zorlanırlar.
Özellikle gerekli görevler ve faaliyetler söz konusu olduğunda, bir şeyi yapmak için her zaman doğru ruh halinde olmanıza gerek olmadığını zaman zaman kendinize hatırlatmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bazen, motivasyon ve arzu eksikliğinize rağmen çaba göstererek başlamalısınız.
Bir şeyler yapmak için mükemmel ruh halini beklerseniz, hayal kırıklığına uğramanız ve umutsuzluğa kapılmanız kaçınılmazdır.
Küçük alışkanlıklara odaklanın.
Depresyonun enerjinizi tükenme noktasına kadar tükettiği göz önüne alındığında, günde 30 dakikalık egzersiz rutinine ve ardından soğuk bir duş ve kısa bir meditasyon egzersizine bağlı kalmanın neredeyse imkansız olduğunu düşünmenize şaşmamalı.
Kaldırabileceğinizden fazla yükün altına girerseniz ve kendinizi başarı için ne kadar çok zorlarsanız, yükünüz o kadar artacaktır.
Çıtayı biraz daha alçaltın ki birkaç başarısız denemeden sonra kendinizi yormadan ve pes etmeden alışkanlıklarınıza devam edebilesiniz.
Küçük bir alışkanlıkla başlayın ve yavaş yavaş bu alışkanlıkları ikiye üçe çıkarmaya çalışın. Bunu yavaş yavaş yapın. Acele etmenize kendinizi sınırlamanıza, pes etmenize ve kendiniz için üzülmenize gerek yok.
Sağlıklı ve ulaşılabilir bir mikro alışkanlık şu şekildedir:
Sadece kendiniz için yapıyor olmalısınız.
Çok fazla fiziksel veya zihinsel çaba gerektirmemeli.
Vaktinizin sadece 5-10 dakikasını almalı.
Küçük alışkanlıklara bazı örnekler cilt bakımı rutinleri, kısa farkındalık egzersizleri, dua etme, sabah sporları vb. olabilir.
Depresyonun üstesinden gelmek söz konusu olduğunda, gözünüze basit, işe yaramaz gibi görünen etkinlikler aslında sandığınızdan çok daha etkili olacaktır.
Tembellik ve Depresyon Üzerine Son Düşünceler
Tembellikte de depresyonda da kesin olan bir şey vardır; değişim içten dışa doğru olmalıdır.
İçinizin derinliklerine yönelin ve günlük işlere ayak uyduracak motivasyonunuzun neden olmadığını keşfederek işe başlayın, ardından daha aktif ve üretken bir yaşam tarzına doğru küçük adımlar atın.
İster depresyonla, ister tembellikle uğraşıyor olun, şunlara odaklanmanızı öneririm:
Duygularınızla, özellikle de sizi huzursuz edenlerle bağlantıda kalın.
Dikkat dağıtıcı ve kaçınma davranışlarınızı belirleyin ve kademeli olarak ortadan kaldırın.
Daha sağlıklı ve daha mutlu bir yaşam geliştirmenize yardımcı olan küçük alışkanlıklar oluşturun.