1. Haberler
  2. Kültür Sanat
  3. Günün kitapları…

Günün kitapları…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hepsi çabalarını günümüze dek sürdürdüler

ATİLLA Dorsay’dan BENİM SEVGİLİ 6 SİLAHŞÖRLER’İM. Sinema dünyasına açılım getiren ünlü 6 yönetmen ve filmleri… 1970 yılında Yılmaz Güney’in Umut filmiyle başladığım Türk sineması yazılarımı o günden beri tam bir adanmışlıkla sürdürdüm. Özellikle 90’larda gelen yeni bir kuşak ise beni sanki büyüledi. Üst üste gelen beş erkek, bir kadın… Film yapma serüveni sırasına göre Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim ve Semih Kaplanoğlu. Hemen hepsi çabalarını günümüze dek sürdürdüler. Şimdi onları topluca yeniden anıyorum. ATİLLÂ DORSAY. 176 SAYFA. (REMZİ KİTABEVİ)

 

Yüzyıllarda iç içe geçmiş ayrı yaşamların kesiştiği evren

heka reklam heka

HÜSEYİN Saylan’dan SAMSARA. Ailemi tekrar görebilmek için kara enerji transformatörünün ilk deneği olacağım.” “Steril nötrino 2042’den daha erken bir zamanda gözlenmeli.” Deepak Krishnamurthy 2029’da Cern laboratuvarlarını havaya uçurmakla suçlanan bir zaman gezgini ya da delisi. Tekâmül intiharıyla kaybettiği eşi ve çocuğuna 2150 yılında, makro dünyada tekrar kavuşabileceğinden emin olmayan bilim adamı, kara enerji transformatörü sayesinde intihar vakası öncesine dönmek için bilim tarihini değiştirmeye çalışır, yeniden ve yeniden… Burak Karayazıcı 16. yüzyılda Osmanlı’nın katlettiği babasının intikamını almak için yanıp tutuşan bir rasatçı. Sürgüne gönderildiği Danimarka’nın Hven Adası’ndaki gözlemevinden Konstantaniye’ye, Tophane sırtlarında kurulan rasathaneye döner. Yeniçerilerin her fırsatta başkaldırdığı, Türkmen aşiretlerinin isyana kalkıştığı, Şeyhülislam’dan Saray’a siyasi dengelerin pamuk ipliğine bağlı olduğu ama Avrupa’da engizisyona rağmen ışıldayan bilimin Osmanlı’ya sızdığı zor zamanlar… Rasıd Karayazıcı babasının ardından sahaf dedesinin de işkenceyle katledilmesiyle rasathanedeki gözlemlerini babasının bir görünüp bir yok olan başsız bedenini aramaya yönlendirir. 272 SAYFA.  (H2O KİTAP) 

 

Yıllar sürecek olan yolculuğum başlıyor

ANGUTYUS’tan KISACIK HİKÂYELER VE KOCAMAN HAYATLAR. “Karanlık geceyi kan kırmızı bir renk ile yırtan güneş kendini belli ediyordu. Hızla yürüdüm çamurlu yoldan ve mahallemizin meydanındaki kahvenin önünde beklemeye başladım. Ciğerimi cayır cayır yakan o ürperti gitmiş, yerini ağır bir vicdan azabı almıştı. Yaşım daha on altı bile değildi. Başımı kaldırıp baktım geride bıraktığım gecekondumuza. Annem, babam, kardeşim… Burnumu çektim yutkundum. Çenemde üç kırık, kolumda sekiz santimlik falçata yarası, dudak ve burnumda kavgalardan kalan izler, sağ kaşımda kırılan şişe…” 360 SAYFA.
(KARAKARGA YAYINLARI)

 

Kültürel belleği oluşturan ögelerin hatırlanması

MERVE Şule Çaycı’dan İZMİR SEFARAD YAHUDİLERİNDE DİNSEL VE DİN DIŞI MÜZİK PRATİKLERİ- BELLEK KİMLİK VE MÜZİK. Bugün İzmir dâhil, Türkiye’de bulunan Sefarad topluluklarının dinsel ritüellerinde kullandıkları müzik dizgesi olarak Osmanlı/ Türk makam müziği, onlara temellük ya da öğrenme yoluyla bir müziksel kimlik inşa etme olanağı sağlamıştır. Bir yandan da göç ettikleri İspanya ile ilişkili hatırlamak istedikleri geçmiş dolayısıyla kolektif belleklerini, geçmişten günümüze sayısı azalsa da hâlâ Ladino dilinde ve göç öncesi ezgilerle seslendirdikleri seküler bir şarkı repertuarı ile sürdürmektedirler. Seküler şarkılarını bu dildeki ezgilerle seslendiren topluluğun bu müziksel kimliği, “göç öncesi etnik kökenler” ile ilişkilenmeyi temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda öteki, yani Yahudi olmayanlarla diğer Yahudiler arasında ayırt edici bir sınır belirlemektedir. Günümüzde İzmir Yahudileri, yaklaşık bin kişilik küçük bir cemaat olarak zengin kültürel miraslarıyla şehrin bir parçası olmayı sürdürmekte ve bu miraslarıyla kentin kültürel dokusuna katkıda bulunmaktadırlar. Azınlık-göçmen-diaspora topluluklarının müzik pratikleri, kimlik inşa etmenin ve sürdürmenin, bellek aktarımının önemli bir aracı olarak değerlendirilir. Kimliğin devamlılığı, kültürel belleği oluşturan ögelerin hatırlanmasıyla gerçekleşir. 286 SAYFA. (KORA YAYIN)

 

Karşılıklı olarak tatmin edici ilişkiler

SARA Nasserzadeh’den SÜRDÜRÜLEBİLİR AŞK- Hayat Boyu Aşkın 6 Formülü. “Her kalp sevgiyle kucaklanmayı hak eder, çünkü içinde başka bir ruhun şefkatli bağlılığı tarafından tutulma özlemi vardır.” – Şirâzî “Aşk hakkında varoluşsal yalnızlığımızı tedavi edecek, bizi bütünleştirecek, her derde deva bir ilaçmış gibi konuşuyoruz. Ruh eşimizi nasıl bulacağımız ya da onun aradığımız kişi olduğunu nasıl anlayacağımız hakkında okumalar yapıyoruz. Bir ömür boyu sürecek mutlu ilişkiler için tüm umutlarımızı âşık olma duygusuna bağlıyoruz. İhtiyacımız olan tek şeyin aşk olduğunu, aşkın her şeyin üstesinden gelebileceğini söylüyoruz. Ve bunun sürmesini, yaşam boyu yoğunluğunu korumasını bekliyoruz. Üstelik birlikte olduğumuz kişinin sadece bir âşık değil, ruh eşi, yardımcı, oda arkadaşı, ebeveyn ya da en iyi arkadaş da olmasını istiyoruz. Peki, karpuzu açmadan önce neye benzeyeceğini söylemenin gerçekten bir yolu yok mu?” Aşk hakkındaki kanıksanmış fikirlerimizi sorgulatan yazar, karşılıklı olarak tatmin edici ilişkilerin şans, tesadüf ya da âşık olma hissinden daha fazlasına dayanması gerektiğinden yola çıkarak 10 yıllık bir araştırmanın ardından Gelişen Aşk modeli ile kalbinize yeni bir kırıklık değil yeni bir yol sunuyor. Kendi sevgi dolu ilişkinizi kurmanız için size bir araç seti, egzersiz önerileri ve bir dizi beceri sunarken, hayatınızın tüm alanlarına fayda sağlayacak kalıcı ve sağlıklı bir ilişki modelinin de kapısını aralıyor. 384 SAYFA.
(LİTERATÜR HAYAT)

Lernet-Holenia ile Stefan Zweig’ın yazdıkları mektuplar

ALEXANDER Lernet – Holenia’dan BARON BAGGE- Modern Klasikler 226. Ölüm ve yaşam, gerçeklik ve fantezi arasındaki çizgide ustalıkla gezindiği, gerçekdışı deneyimlerin gerçekliğe müdahale ettiği yapıtlarında yarattığı büyülü “öbür dünya” atmosferi, ona edebiyatın “büyücüsü” olarak haklı bir ün kazandırmıştır. Jorge Luis Borges ve Stefan Zweig gibi yazarların da hayranlığını kazanan Lernet-Holenia, 1936 yılında yayımlanan Baron Bagge adlı novellasında, Birinci Dünya Savaşı’nda orduda süvari subayı olarak görev yapan Avusturyalı genç bir aristokratın akıl sır ermez deneyimini anlatır. Baron Bagge’nin de mensubu olduğu bölük, ruhsal dengesi bozuk komutanından bir köprüye saldırma talimatı alır. Bu saldırının onları Ruslarla burun buruna getireceğine dair hiçbir kuşku yoktur. Ancak sonrasında her şey esrarengiz bir havaya bürünür. 112 SAYFA.
(İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)

Günün kitapları…
Yorum Yap
heka reklam heka

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Londra Gündem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!