Düzce Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Numan Konuk, pandemi sürecinde aşırı korkunun çocuklarda öğrenmeye engel olmaması için ailelere büyük görev düştüğünü bildirdi.
Prof. Dr. Konuk, yeni tip koronavirüs (Covid-19) tedbirleri kapsamında Milli Eğitim Bakanlığının yüz yüze eğitime geçiş planlamasının ikinci aşamasında, ilkokul 2, 3, 4. sınıflar, köy okulları, 8. ve 12. sınıflar ile özel gereksinimli öğrenciler yüz yüze eğitime başlamasına ilişkin velilere önerilerde bulundu.
Konuk, korku hissinin insanın en temel duygu durumlarından biri olduğunu, bunun her zaman tehlikeli göstermediğini belirtti.
Gerek yetişkinlerde gerekse çocuklarda korku hissinin, tehditlere karşı insanı ayakta tuttuğuna işaret eden Konuk, “İnsanı tehdit eden bir süreçten geçiyoruz. Yaptığımız araştırmalar, bu gibi durumlarda korku hissinin orta seviyede tutulması gerektiğini gösteriyor. Biz bu hissi 3 evrede inceliyoruz. Birinci evre; korkusuzluk, bu tedbirsizlik anlamına geliyor. İkincisi; orta seviye. Bu da korkuyla gelen tedbir alma durumu. Üçüncü evre ise aşırı korku ve aşırı tedbir. Aşırı korku, aşırı tedbirsizlik koronavirüse karşı mücadeleyi başarısız kılar. Bu yüzden korku ve kaygı düzeyinin orta durumunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Ne korkusuzluk ve tedbirsizlik, ne de aşırıya kaçmış korku panik durumu” ifadelerini kullandı.
Konuk, yüz yüze eğitime geçiş planlamasının ikinci aşamasına geçilen bu günlerde ailelerin çocuklarıyla ilgili kaygıları olduğunu vurgulayarak, “Aileler koronavürüsle mücadelede ne düzeyde bir yol izlemesi gerektiğini öncelikle kendilerince içselleştirmeli. Ne düzeyde bir tedbir almalı, ne düzeyde bir korku yaşaması gerektiğini önce kendilerine, sonra çocuklarına iyi anlatmalı. Onlara bu korku ve tedbirleri anlatırken uygun bir dil kullanılmalı” diye konuştu.
“TEDBİRSİLZİK DE AŞIRI PANİK DE BÜYÜK HATA OLUR”
Çocuklara aşırı korku aşılamanın eğitimin verimini etkileyeceğine değinen Konuk, şöyle devam etti: “Çocuklarda aşırı korku ve panik öğrenmeye mani olur. Koronavirüs salgını dünyanın yeni tanıştığı ve bununla mücadeleyi yeni öğrenmeye başladığı bir salgın. Bu durumda iki kavram karşımıza çıkıyor. Birincisi koronavirüsten korunmak, ikincisi bu hastalıkla mücadele. Salgınla mücadelede yöntemler aslında çok basit; maske, sosyal mesafe ve hijyen. Öncelikle salgına karşı geliştirdiğimiz korunma yöntemini ve bunun dozunu hem kendimize hem de çocuklarımıza iyi öğretmeliyiz.
Uzaktan eğitim, seyreltilmiş eğitim, bu alanın uzmanları tarafından daha önce uygulanmış yöntemler. Bu konuda çalışmalar yapıldı ve belirli bir düzeye getirildi. Aileler bu konuda rahat olmalı. Bu eğitim dönemi tamamen kayıp da olabilirdi. Bu yönde yapılan çalışma ve çabalar, hem eğitim kaybını engellemek hem de kabalıkta salgının yayılmamasına yönelik. Şu anda bu sistemde bir eğitime geçildi. Öncelikle yetişkinler, yani aileler bunu benimsemeli. Ondan sonra bunu çocuklarına uygun dille anlatmalı. Bu süreçte aile içinde olumsuz söylemlerden kaçınılmalı ve yapıcı davranılmalı.”
Prof. Dr. Konuk, eğitim gören çocuklara koronavirüs ve hastalıkla ilgili korunma yöntemlerinin çok iyi anlatılması gerektiğini vurgulayarak, tamamen kaygısızlığın büyük hata olacağını kaydetti.
“Çocuk eğitimini alsın da nasıl olursa olsun.’ düşüncesinin yanlış olduğunu belirten Konuk, “Aşırı panik yaparak ‘Çocuğum diğer çocuklardan bulaş olacak.’ kaygısı da ayrı bir hata olur. Bu konularla ilgili gerek sağlık gerekse eğitim bürokrasisi çok detaylı çalışmalar yaptı. Bu konunun yürütücüleri bu kararları aldıktan sonra da bize riayet etmek düşer” dedi.