Umutsuzluğunu itiraf edebileceği tek kişi
M. Coetzee’den DEMİR ÇAĞI. Yazarın en gerçekçi, en beğenilen romanlarından olan kitap, kanserden ölmek üzere olan yaşlı bir profesör kadının Güney Afrika’daki hayata dayanamayıp Amerika’ya kaçmış̧ ve orada kendine bir aile kurmuş̧ olan kızına yazdığı veda mektubuyla başlayıp ilerler. Doktorunun koyduğu teşhisi kabullenen Mrs. Curren evine döndüğünde yandaki çıkmaz sokağın dibine yerleşmiş̧ bir evsizle karşılaşır; yalnız yaşamında tek yoldaşı, artan öfkesini ve umutsuzluğunu itiraf edebileceği tek kişi, bir gün kapısının önünde beliren bu evsiz, alkolik adam olur. Mrs. Curren’ın siyahi hizmetçisinin ergenlik çağındaki oğlu Bheki’nin vahşice öldürülmesi, siyahların yakılan kasabaları, katledilen gençleri ve Vercueil’in hayalet gibi varlığı, profesörün azalan günlerinin duygu kutupları haline gelir. Irk ayrımcılığının yalanlarına ve acımasızlığına karşı çıkmış̧, ancak gerçek dehşetinden yalıtılmış̧ bir şekilde yaşamış̧ olan Mrs. Curren, ırkçılığın ve şiddetin harap ettiği bir ülkede yaşanan sosyal ve siyasi trajedinin, haksızlıkların, acımasızlığın etkilediği, bunlara isyan eden beyazlardan biridir. Zekice kurgulanmış̧ ve metaforların yankılandığı Demir Çağı, yayımlandığı yıldan beri Güney Afrika ırkçılığına ilişkin en çarpıcı edebiyat eserlerinden biri olmaya devam etmektedir. 200 SAYFA.
(SİA KİTAP)
Yirminci yüzyılın insanlık felaketlerini anlamak için bir rehber
KATJA Hoyer’den KAN VE DEMİR-Alman İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Çöküşü (1871-1918) “Devrin büyük meseleleri müzakerelerle ve çoğunluğun tercihleriyle değil, demir ve kanla karara bağlanacak.” Otto von Bismarck. “Almanya’yı zengin ve umut vaadeden bir geleceğe sahip topraklarda diğer ülkelerle rekabetten dışlamanın tavsiye edilmeyeceğine en baştan beridir inanıyoruz. (…)Kısacası kimseyi gölgemize düşürmek istemiyoruz, ama güneşteki yerimizi de talep ediyoruz.” Bernhard von Bülow. 1871’den önce Almanya henüz bir ulus değil, sadece bir fikirdi. Otto von Bismarck’ın önünde zorlu bir görev vardı. Otuz dokuz ayrı devlet tek bir Kayser’in hükmü altına nasıl girebilirdi? Birleşebilse bu genç Avrupa ulusu Britanya ve Fransa imparatorluklarına rakip olacak güce sahip olabilir miydi? Yoksa böyle bir gaye bu ulusun sonunu mu getirecekti. 272 SAYFA.
(VAKIFBANK KÜLTÜR YAYINLARI)
Bir insanın sefalete düşüşünün ibret verici hikâyesi
TARIK Demirkan’dan BUDAPEŞTE’DE BİR OSMANLI ŞEHZADESİ. Sultan Abdülhamid’in şehzadelerinden Mehmed Abdülkadir Efendi, 1924 yılında Osmanlı hanedanının yurtdışına sürülmesiyle hayatı altüst olan hanedan mensuplarının en ilginçlerindendi. Saltanat devrinde isyankâr tavırları sonucu babasının hışmına uğrayan Mehmed Abdülkadir Efendi, sürgünden sonra ailesiyle birlikte yerleştiği Macaristan’da renkli gece hayatı ve Şark usulü çokeşli aile yapısı ile Macar basınının ilgi odağı olmuştu. İki eşinden ayrıldıktan sonra üçüncü eşiyle Macaristan’dan Bulgaristan’a geçen şehzade, son eşi tarafından da terk edilip İkinci Dünya Savaşı esnasında Sofya’da vuku bulan bir hava saldırısında hayatını kaybetmişti. 216 SAYFA. (YAPI KREDİ YAYINLARI)
Mezarında rahatsız edilen bir mumyanın uyanışı
NECİB Mahfuz’dan MUMYANIN UYANIŞI. İnsanların hepsi yapraklı ağacın gölgesine sığınır ama kış gelip de kuraklık ve soğuk ağacı çırılçıplak bıraktığında aynı insanlar onu gözünü kırpmadan terk eder. Mezarında rahatsız edilen bir mumyanın 20. yüzyıla öfke içinde uyanışı, oğlu ve yakınları tarafından ihanete uğrayan bir firavun, sürgün edilen erdemler, açgözlülük, hırs… Arap edebiyatının en saygın romancılarından, yazar tarihî şahsiyetlere, kadim metinlere ve şiirlere dayanarak Antik Mısır dünyasını günümüzle bir araya getiren büyüleyici ilk dönem öyküleriyle ülkesinin görkemli geçmişine uzanıyor. “Kutsanan Kötülük”, “Firavun Userkaf’ın Affı”, “Mumyanın Uyanışı”, “Sinuhe’nin Dönüşü” ve “Öteki Dünyadan Bir Ses” adlı beş öyküden oluşan bu derlemeyi Mehmet Hakkı Suçin’in incelikli çevirisiyle sunuyoruz. 72 SAYFA. (CAN YAYINLARI)
Sosyal adalet, insan hakları ve kapsayıcılık kavramları
BETÜL Yılmaz’dan SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK. Dünyanın dört bir yanında değişen toplumsal dinamikler ve artan çevresel sorunların, sürdürülebilir bir gelecek için yeni bir yol haritasını zorunlu kılmasından sebep ortaya çıkan bu eser hem bireylerin hem de toplumların yeni dünyaya uyum sağlamaları ve daha adil, kapsayıcı bir yaşam sürmeleri için gerekli olan ilkeleri ve stratejileri açıkça huzurlarınıza sunuyor. Teorik bilgilerin ötesine geçerek, pratik uygulamalar ve başarılı örneklerle zenginleştirilen bu eser, okuyuculara somut adımlar atma imkânı sunuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği, ekofeminizm ve sosyal adaletin ilişkisinde kendinizi toplumsal dönüşüm süreçlerinin derinliklerinde; farkındalık yaratmanın ve değişimin öncüsü olmanın yollarını ise sosyal sürdürülebilirlik rehberliğinde bulacaksınız. 116 SAYFA. (CERES YAYINLARI)
Geleceğin birçok bilinmezine ışık tutuyor
MEHMET Öğütçü’den MERAK. Meraklı insanlar her zaman daha başarılı, daha sağlıklı ve daha beceriklidirler. Yeni fikirler üretme, sorunlara yaratıcı çözümler bulma yetenekleri de gelişkin olur. Kentlerimizin Hitit, Roma, Bizans, Ermeni, Yunan, Süryani ve Arap kökenli isimleri neydi, onları niye değiştirdik? Alternatif tarih anlayışına göre Mustafa Kemal Paşa yerine Enver Paşa Kurtuluş Savaşı’nın liderliğini üstlenseydi bugün ne durumda olurduk? Tevrat ile Kuran arasında ne gibi benzerlikler var? Ahtapotlardaki toplam 500 milyon sinir hücresi ne işe yarıyor? Z Kuşağı eski nesilden ne talep ediyor? ABD’yi gerçekte Pentagon mu yönetiyor? IŞİD’i kimler yarattı? Gelecekte hangi teknolojiler hayatımızı değiştirecek? Hangi meslekler gözden düşüp hangileri yükselecek? Tek tanrılı dinler öncesi antik dünyada cinsellik neden ayıp, tabu ve günah olarak görülmüyordu? Önümüzdeki beş yılda bambaşka bir Türkiye’yi nasıl yaratırız? 316 SAYFA.
(DESTEK YAYINLARI)