1. Haberler
  2. Kültür Sanat
  3. Süt, Sessizlik ve Hafıza

Süt, Sessizlik ve Hafıza

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Khashabi Tiyatrosu’nun Milk Performansı Üzerine Bir Tanıklık
Dilek Yorulmaz – 25 Mayıs 2025, Southbank Centre / Londra

25 Mayıs 2025 Pazar günü, Southbank Centre’da, Filistinli bagimsiz bir tiyatronun Khashabi Tiyatrosu’nun Milk adlı fiziksel tiyatro performansını izledim. Oyun öncesinde, Shubbak Festivali kapsamında fuaye alanına kurulmuş, el işi ürünlerin yer aldığı bir kermesin sıcak atmosferinde dolaştım. Henüz oraya yalnızca bir oyun izlemeye değil, derin bir yüzleşmeye gittiğimi bilmiyordum.

Sahne neredeyse tamamen boştu; ne dekor vardı ne de diyalog. Beş kadın oyuncu sahneye tek tek girdiler, mikrofonların önünde uzun süre yalnızca durdular. Sanki birazdan konuşacaklarmış gibi… Ama konuşmadılar. Kelimeler yerine sessizlik vardı. Ve o sessizlik zamanla yükselen bir ağıta, sarsıcı bir bedensel dile dönüştü. Çünkü Milk, kelimelerin yetersiz kaldığı bir yerden anlatıyordu: kaybı, yas tutmayı, doğurup büyütememeyi, geri dönememeyi, aynı döngünün içinde sıkışıp kalmayı… dinmeyen çığlığı.

heka reklam heka

Kadınların kucaklarında taşıdığı yetişkin, çıplak manken bedenler — temsili çocuklardı. Zamanla tek tek kollarından kayıp düştüler. Geriye boşlukla kalan anneler kaldı. Bu sessiz ama yoğun başlangıç, izleyiciye atılan ilk tokattı. Erkek oyuncu Eddie Dow sahneye doğum ritüeli ile katıldı. Yetişkin bir bedende doğan bir erkek çocuktu bu; belki de hiç yaşamamış bir çocuk.

Yönetmen Bashar Murkus’un 2022 yılında yazıp sahneye koyduğu bu yapım, Filistinli sivil halkın — özellikle annelerin — yaşadığı kaybı ve direnişsizliğe mahkûm bırakılmış yas hâlini fiziksel tiyatronun diliyle aktarıyor. Prodüktörlüğünü Khulood Basel’in üstlendiği oyun, kolektif belleği sahnede bir tür arşiv alanına dönüştürüyor. Kadroda yer alan oyuncular: Salwa Nakkara, Reem Talhami, Shaden Kanboura, Samaa Wakim, Firielle Al Jubeh, Samera Kadry ve Eddie Dow sahnede tek bir beden oluyorlar. Bugün Gazze’de yaşananlarla ürkütücü biçimde örtüşen sahneler, aslında Filistin’in hiç sona ermeyen döngüsel acısını anlatıyor. Ama Milk, yalnızca Filistin’e dair değil; kolektif hafızaya kazınmış her kayba, her susturulmuş ağıta ait.

Raymond Haddad’ın müzikleri kimi zaman bir kalp atışı gibi sahnenin ritmini belirliyor, kimi zaman da tüm gürültüleri bastıran sessizliğe eşlik ediyor. Çünkü burada sessizlik, en büyük çığlık. Muaz Al Jubeh’in ışık tasarımı, anne rahminin karanlığını çağrıştırıyor. Majdala Khoury’nin sahne tasarımı ise hiçbir şeyin geride kalmadığı bir yıkımın mekânsızlığını temsil ediyor.
Ve süt… Doğumu, beslemeyi ve aynı zamanda akamayan, ziyan olan hayatı sembolize ediyor.

Oyuncular sahnede “oynamıyor”, yaşıyorlardi. Bedenleriyle konuşan bu insanlar, bir annenin yetişkin oğlunu doğurmasını, bir başkasının vedalaşamadığı ölü çocuğunu öpmesini belleğimize kazıdılar. Zaman doğrusal değildi. Bir bebek gibi sarılan yetişkin, bir annenin hâlâ süt veren göğsü, geçmişle bugünü tek bir bedende buluşturuyordu.

Ve o boş sandalyeler… Dönmeyen çocukların, bitmeyen acının, tutulamayan sözlerin, dokunulamayan ellerin sembolüydü. Oyun boyunca gözyaşlarımı tutamadım. Bir oyun izlemiyordum; bir yasın tam ortasindaydim.

Bu oyun yalnızca bir estetik deneyim değil, aynı zamanda politik bir tanikliktir. Gazze’de ve dünyanın dört bir yanında süren işgal, baskı ve susturulmuşluk hâline karşı bir ağıttır. Hafıza ile bedenin iç içe geçtiği bu anlatım biçimi, tiyatroyu yalnızca temsil eden değil, direnen bir alana dönüştürür. Çünkü sanat sadece anlatmaz; hatırlatır, sarsar, tanıklık eder.

Ve insan olmak, bir annenin acısını kendi bedeninde duyabilmektir.

Çünkü bazı yaslar dışarı değil, içeri akar.

Süt, Sessizlik ve Hafıza
Yorum Yap
heka reklam heka

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Londra Gundem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!