İtalya’da olduğumu bilmesem Fransa’dayım dedirtecek kadar etki altında kalmış bir şehirdir Torino…
Belki de o yüzden “Küçük Paris” adı verilmiş. Zengin Rönesans, Barok, Rokoko, Neo Klasik ve Art Nouveau mimarisi ile tanınır ve bu muhteşem mimarisinden etkilenmemek de elde değil. Ben mimariden çok anlamam ama Barok tarzlı mimariyi hemen tanırım. Mole Antonelliana Torino’nun simgesi ama şehirde o kadar muhteşem bir bina var ki bu yazımı ona ayırmak istiyorum.
Torino’da en sevdiğim bina yaşadığım yere çok yakın her gün önünden geçerken ‘burada yaşamak nasıl olur’ diye düşünmekten kendimi alıkoyamadığım sıra dışı bir apartman kompleksi…
Geçenlerde sonunda dayanamadım ilanındaki numarayı aradım ve kiralık olan iki daireyi görmeye gittim.
Binanın sahibi ve kızı Vittoria beni sitenin bahçesinde karşıladılar… Bir müddet Londra’da yaşadıkları için genç kızın İngilizcesi gayet iyiydi. Siteden içeri girince kendinizi Costa Rika’da hissediyorsunuz! Her yer yemyeşil ve kocaman bir havuzu var ama yüzmek için değil görsel…. Mimar Luciano Pia tarafından 2010 ile 2013 yılları arasında inşa edilmiş. Çelikten yapılmış dallar ve ağaç gövdeleri sayısız ağaç, çalı, çiçek ve bitki arasında büyüyor gibi görünüyor.
Her mevsim yeşil olması için ona göre bitkiler seçilmiş. Ağaçlar her saat 150.000 litre oksijen üretiyor ve saatte 200.000 litre karbondioksit emiyor. Durun! Bununla da bitmiyor dahası var. Isıtma ve soğutma sistemleri jeotermal enerji kullanıyor ve yağmur suyu bitkilerin sulanmasına yardımcı olmak için geri dönüştürülüyor…
Torino’da devamlı yaşamayı düşünseydim kesinlikle bu dairelerden birini almayı düşünebilirdim. Şehrin göbeğinde kocaman balkonu olan ağaçtan evde yaşıyormuşsun hissi uyandırıyor üstelik Po nehri yolun hemen karşısında. Gezginlerin büyük ilgisini çeken Wikipedia’da da yer alan bu ilginç binanın içini görmek inanılmaz bir tecrübeydi.
Torino’ya yolunuz düşerse mutlaka görmeniz gerekenler listesinde…
Harika bir hafta diliyorum…