G noktasının gerçek olduğunun kanıtı mı? Cerrahlar, kadınlara akıllara durgunluk veren orgazmlar yaşatması beklenen zor bölgeye yapılan hassas operasyonun cinsel yaşamlarını öldürebileceğini keşfetti.
G noktası uyarıldığında kadınlara akıl almaz orgazmlar yaşattığı varsayılan anlaşılması zor bir bölgedir.
Ancak bilim insanları – ve partnerlerini hayal kırıklığına uğratan erkekler – yıllardır G noktasının varlığını kanıtlayamadılar.
Ancak şimdi, Türkiye’deki araştırmacılar, hassas bölgeye yapılan ameliyatın ardından kadınların daha az ve daha az yoğun orgazm yaşadıklarını bulduktan sonra erojen bölgenin gerçek olduğuna dair kanıtları olduğunu iddia ediyorlar.
Sağlık görevlileri, vajinanın ön duvarındaki kasları sıkılaştırmayı amaçlayan prolapsus ameliyatı geçirdikten sonra düzinelerce kadını altı ay boyunca izledi.
Bu bölgenin, vajinanın üst duvarlarının birkaç santim içinde yer aldığı söylenen G-noktasını içerdiği düşünülmektedir.
Kadınların uyarılma seviyeleri operasyondan sonra aynı kalırken, sonuçlar cinsel zevklerinin düştüğünü ortaya koydu.
Makalenin yazarları G noktasının ‘muhtemelen bu ameliyatta zarar gördüğünü’ söyledi.
Prosedür, zayıflamış kaslar mesanenin vajinanın ön duvarına sarkmasına neden olduğunda ortaya çıkan ön vajinal duvar prolapsusunu onarmayı amaçlıyor.
Koru Ankara Hastanesi’nde görevli araştırmacılar bunun ‘en yaygın’ jinekolojik sorunlardan biri olduğunu söyledi. Tipik olarak doğum yapmak, menopoza girmek veya aşırı kilolu olmaktan kaynaklanır – bunların hepsi pelvik taban kaslarını zayıflatır.
Belirtiler arasında alt karın ve cinsel organlar etrafında ağırlık hissi, idrar yapma sorunları ve cinsel ilişki sırasında rahatsızlık veya uyuşukluk yer alabilir.
Günlük yaşamlarını etkileyen ciddi bir prolapsusu olan hastalar, mesaneyi yerinde tutan vajinanın ön duvarındaki kasların sıkılaştırılmasını içeren bir anterior kolporafi için sevk edilebilir.
Araştırmacılar, ameliyatın hastaların yaşam kalitesini iyileştirmesi veya eski haline getirmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bununla birlikte, prosedürün cinsel tatmini etkileyip etkilemediğinin belirsiz olduğunu söylediler.
Vajinanın ön duvarında bulunan ve G noktası olarak bilinen, seks sırasında şişen ve orgazmda ‘önemli bir rolü’ olduğu düşünülen erotojenik bölgeye zarar verebileceğini belirttiler.
Araştırmacılar, Mayıs ve Aralık 2021 tarihleri arasında prosedür uygulanan 24 ila 62 yaşlarındaki 89 hastayı inceledi.
Katılımcılara ameliyattan önce ve altı ay sonra cinsel deneyimleri soruldu.
European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology’de yayınlanan sonuçlar, hastaların cinsel istek ve uyarılmalarının değişmediğini gösteriyor.
Bununla birlikte, ameliyatın ardından orgazm sıklığında ‘kayda değer’ bir düşüş yaşanırken, yoğunluk da düştü ve ağrı arttı.
Araştırmacılar bunun, varlığı teknik olarak hala kanıtlanmamış olsa da, G noktasının ameliyat sırasında hasar görmesinden kaynaklandığını öne sürdüler.
Araştırmacılar, vajinanın ön duvarının ‘kadın cinsel orgazmı için en önemli yapılardan biri’ olduğunun yaygın olarak kabul edildiğini belirtmişlerdir.
Sonuç olarak ekip, sağlık görevlilerinin cinsel hazzı korumak için lazer tedavisi gibi uygun durumlarda ön duvar vajinal prolapsusu için alternatif tedavileri düşünmeleri gerektiğini söyledi.
Ancak hastalar ameliyattan sonra iyileşme sürecindeyken sadece altı ay boyunca izlendi, bu da sonuçları etkileyebilir.
Bulgularını doğrulamak için daha uzun süreli çalışmalara ihtiyaç duyulacağını kabul ettiler.
G noktası, adını 1950’lerde orgazm üreten bölgeyi tanımlayan Alman jinekolog Ernst Gräfenberg’den alıyor.
Dr. Gräfenberg bu terimi kendisi bulmamıştır. Ancak ‘üretranın seyri boyunca vajinanın ön duvarında’ bulunan bir ‘erotik bölgeyi’ bilimsel olarak tanımlayan ilk kişiydi.
‘G noktası’, 1980’lerde kadın boşalması hakkında yazan Dr. Frank Addiego ve meslektaşları tarafından onun onuruna adlandırıldı.
Bununla birlikte, G noktasının arkasındaki bilim tartışmalıdır, çeşitli çalışmalar var olmadığını iddia etmektedir çünkü araştırmacılar bile onu bulamamaktadır.
Bazıları tek bir noktanın var olmadığını ve beş ayrı ‘erotojenik’ dokunun G noktasına atfedilen zevk hissini gerçekleştirdiğini savunmaktadır.
Hatta Portekizli bilim insanları, yerini, boyutunu ya da doğasını tam olarak belirleyemedikleri G noktasını kayıp şehir Atlantis’e benzetmişlerdir.
Bir başka hipotez de G noktasının seks sırasında uyarılan klitorisin derinlerde yatan bir iç kısmı olduğu yönündedir.
Bazı uzmanlar, G noktasının var olmadığını söyleyen çalışmaların, G noktasına sahip olduğunu iddia eden kadınların deneyimlerini göz ardı ettiğini iddia etmiştir.
Diğerleri ise kadın cinsel hazzı açısından G noktasına odaklanmanın, bu noktanın uyarılmasıyla orgazm olmakta zorlananların kendilerini ‘yetersiz ya da anormal’ hissetmelerine neden olabileceğini savunuyor.
G NOKTASI HAKKINDA NE BİLİYORUZ?
G noktası çok tartışılan bir konudur ve tıp uzmanları bu anlaşılması zor süper hassas bölge hakkında önemli noktalar üzerinde uzlaşamamaktadır.
Erojen bölge, adını ilk kez 1950’lerde yoğun bir sinir uçları ağının varlığını öne süren Alman jinekolog Ernst Gräfenberg’den almıştır.
G noktası terimi 1980’lerde Amerikalı seksologlar tarafından ortaya atılmış ve hızla popülerlik kazanmıştır.
Ancak kesin konumu – ve doğası – sonsuza dek tartışılmıştır.
Ve dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar tarafından yapılan son çalışmalar, ‘anatomik bir yapı olarak var olmadığını’ söyleyecek kadar ileri gitti.
Hipotezlerden biri, G noktasının ayrı bir fiziksel şey olmadığı, sadece seks sırasında uyarılan klitorisin derinlerde yatan bir iç kısmı olduğudur.
[…] Çıldırtan orgazmlar yaşatan G noktasının varlığına dair kanıt bulundu […]